29.04.2025
“KORKU YAYMAK İÇİN İNSANLARIN İÇERİDE OLMASI EZİYETTİR”
“CUMHURBAŞKANINA ‘DİKTATÖR’ DEMENİN AĞIR ELEŞTİRİ SINIRLARI İÇİNDE OLDUĞUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI VAR”
“GEZİ BARIŞÇIL ŞEKİLDE BİTSİN DİYE GAYRET SARF EDENLERİ İÇERİDE TUTUYORLAR”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Bakırköy Cezaevi’nde Gezi Parkı davası tutukluları Çiğdem Mater ve Mine Özerden ile Saraçhane eylemleri kapsamında tutuklanan Öğrenci Esila Ayık’ı ziyaret etti. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, “Değerli arkadaşlar, Bakırköy Kadın Cezaevi’nde, Çiğdem Mater’i, Mine Özerden’i tutukluluklarının, cezaevinde oluşlarının üçüncü yılında ve Esila’yı da buradaki tutukluluğunun 21’inci gününde ziyaret ettik. Kadın Kolları Genel Başkanımız Asu Kaya, Gençlik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Sevgi Kılıç, Bakırköy Belediye Başkanımız Ayşegül Hanım’la birlikte ziyaret ettik. Şunu söylemek lazım, tabii Gezi’den tutuklu olan arkadaşlarımızın burada geçirdikleri her gün ve bu ana kadar bin 95 gün hepimiz adına yattıkları, Tayyip Erdoğan’ın husumeti yüzünden yattıkları günlerdir” dedi. Özel, şunları söyledi:
“YÜZÜMÜZE KAPANAN HER KAPIDA GEZİ HATIRLATILMAKTADIR”
“Gezi barışçıl bir şekilde bitsin diye gayret sarf etmiş; çatışma olmasın diye, kimsenin canı yanmasın diye mücadele etmiş arkadaşlarımızı içeride tutuyorlar. Görüşmeden sonra Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı’ndaki ağaçları kesmemeye, Topçu Kışlası yapmamaya, AKM’yi yıkmamaya, yerine AVM yapmamaya söz vermesi üzerine ve aleyhte mahkeme kararları olsa da referandum sözü üzerine arkadaşlarımız Gezi Parkı’nın boşaltılmasını telkin etmişler, hatta o dönem Gezi’deki bazı gruplar tarafından da eleştirilmişlerdi. Yıllar sonra arkadaşlarımıza efendim işte ‘Gezi, bir darbe girişimidir, kalkışmadır. Bu yüzden de Gezi’deki herkes ve ön planda olanlar yargılanmalıdır’ diye korku yaymak için yaptıkları bir işin sonucunda Tayyip Bey’in husumeti yüzünden olan bir iştir. Kavala’nın içeride olması, Tayfun Kahraman’ın içeride olması, Can’ın, Çiğdem’in, Mine’nin içeride olması kendilerine ve ailelerine eziyettir ama Türkiye’ye yüktür, Türkiye’ye zuldür. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde oradaki Türk delegasyonunun Başkanı AK Partili Tuğrul Türkeş de aynı şeyi söylemektedir. Oradaki Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da. Yüzümüze kapanan her kapıda Gezi hatırlatılmaktadır. Sayın Kavala’nın uğradığı büyük haksızlık… Hepsi birden Gezi’den beraat etmişken onu tutup ilk önce maalesef casusluktan tutuklayıp, sonra Gezi’den tekrar dava açıp casusluktan beraat ettirip Gezi’den ceza verme gibi utanç verici bir sürecin geldiği noktadayız. Bu süreçte; ‘süreç süreci’nde, adını kimsenin koymadığı süreç sürecinde bir ilerleme sürecinin içinde her şey. Oradan sonrası siyasi tutsaklara özgürlük gelirken bu arkadaşlarımızın da bu sürecin bir yan ürünü olarak ve yan kazanımı olarak dışarıya çıkacaklarını ümit ediyoruz. Ancak böyle olmamalıydı. Bu kadar büyük bir haksızlık yaşanmamalıydı.”
“21 YAŞINDA HASTA BİR KIZI İÇERİYE KOYARSANIZ ORAYA ‘DİKTATÖRLÜK’ DİYORUZ”
“Esila’ya gelince, sağlık sorunları kamuoyuna yansıdı. Bir takım rahatsızlıkları kamuoyuna yansıdı. Hem cezaevi yönetimiyle, hem kendisiyle yaptığımız görüşmede, kendisi de bazı haberlerin biraz fazla kamuoyunda abartılarak ele alınmasından ve ortaya çıkan infial durumundan rahatsız olduğunu işaret ediyor. Kendisi çok başarılı bir öğrenciyken tam burslu olarak gittiği yurt dışındaki öğrenci değişiminden sonra yine çok yüksek oranda bir bursla kazandığı üniversitede, Belçika’da konservatuvarda fotoğrafçılık eğitimi görüyor. Maalesef ekonomik durumu çok kötü olan bir ailede… Annesi vefat etmiş. Babası bir kat görevlisi, apartman görevlisi olarak iki çocuğunu okutmaya, geçindirmeye çalışıyorken o aldığı burs ve babasının mütevazi katkılarıyla iki yıldır Türkiye’ye gelememiş. Çünkü yurt dışında çalışmak zorunda. Günde iki işte çalışıyor; garsonluk ve kasap reyonunda hazır yemeklerin paketlenmesinde çalışıyor. İki işte çalışıp bir üniversite okuyan biri Türkiye’ye gelmiş, Kadıköy’de üniversite öğrencilerinin tutuklanmasını protesto için gittiği yerde kendi yazmadığı ama elinde görüntülenen bir afişle… Cumhurbaşkanı’na da küfür müfür etmemiş. Cumhurbaşkanı’na ‘diktatör’ demenin ağır eleştiri sınırları içinde olduğuna ilişkin Yargıtay kararları var, mahkeme kararları var. Cumhurbaşkanı’na ‘diktatör’ de diyoruz, ‘şeddeli diktatör’ de diyoruz, ‘tek adam’ da diyoruz. Bunların söylenebildiği ülkelere ‘demokrasi’, bunu söylendiği ülkelerde içeriye 21 yaşında genç, böbrek hastası, kalp kapağında sorunu olan bir kızı içeriye koyarsanız da oraya ‘diktatörlük’ diyoruz. Şimdi Esila’nın içeride geçirdiği her gün elinde tuttuğu dövizin doğruluğunu ispatlıyor. Esila’yı bugün salsanız onun söylediğinin aksine biraz daha yakından bir iş yaparsınız. Bir ülkede bir siyasetçiye sert tutumundan dolayı ‘diktatör’ denilemiyorsa orası diktatörlüktür, denilebiliyorsa demokrasidir. Kararı yüce milletimiz verecektir.
“TÜRKİYE’Yİ YURTDIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI GİBİ BİR KOMEDİYLE KARŞI KARŞIYA BIRAKMAYIN”
“Bundan sonraki süreçte hasta, her geçirdiği günün sıkıntılı olduğu bu arkadaşımızın bir an önce serbest kalmasını bekliyoruz. Elbette serbest kalacak. Allah aşkına yurt dışında burslu okuyan, çok başarılı bir fotoğraf sanatçısı ve fotoğrafçı olan, edebiyat dalında ödülleri olan bu arkadaşa sakın yurt dışına çıkış cezası verip de kendinizi de bizi de dünyaya güldürmeyin. Çünkü vizeleri var, sınavları var. Yarın öbür gün mutlaka serbest kalacak. Ama yurtdışına çıkışı yasağı gibi bir komediyle Türkiye’yi karşı karşıya bırakmayın diye şimdiden ifade etmek isterim. Tüm arkadaşlarımıza özgürlük diliyoruz. Cezaevlerinde kalan herkesin ailelerine de hem geçmiş olsun diliyoruz hem de doğru ve adil bir infaz rejimi ile ilişkin ümitlerimizi koruyoruz. Bu konuda katkı vermek üzere hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyoruz.”